11 Eylül 2015 Cuma

Bursa Hayvanat Bahçesi'ndeyiz!


     Bu, Bursa Hayvanat Bahçesi'ne 3. gidişimiz oldu. Ama bekleyin, sebebini açıklayayım! Babam, işi nedeniyle ara sıra gezilere gidiyor. Bu gittiği yerlerden biri Bursa olunca ve annem de gezmeyi çok sevince biz de gidiyoruz işte. Ve bu seferkinde kendimi evimde gibi hissettim. Gülmeyin! :)
İstanbul'da bir hayvanat bahçesine giriş ortalama 15-20 TL olmalı, ama buradaki sizin de tahmin ettiğiniz gibi şöyleydi:
   Tam: 3,5 TL
   Öğrenci: 2,5 TL
   0-6 yaş arası ücretsiz.
Muahahhah! Ne diyebilirim ki?!
Ama yine de İatanbulsuz olmaz. (Hayvanat bahçeleri istisna.) Bu kez yazıdan çok fotoğraf koyacağım.




 Evet, düzgün çekilmemiş bir video ama ben izlediğimde her ne kadar kötü olsa da, sanki oraya gitmiş gibi hissettim kendimi. Sizin de böyle hissetmeniz için...
(Video çekmekte iyi olmadığımı kabul ediyorum... Üstüme gelmeyin.)



           
Çok tatlı değil mi?
Suluğunun içine girmiş. :)



Yemek gelince saldırırsınız tabii! Bizi hemen unuttular! :) 


 Ve şu kaplanın güzelliğine bakın! Kaplan, aslan, çita, leopar, jaguar gibi yırtıcı kediler nedense her zaman bana olağanüstü güzel gelmişlerdir. Bu mükemmellikleriyle onlar da ''Biz tesadüf eserine mi benziyoruz lan?!'' diye bağırıyorlar adeta. 
Ama sıkılmışa benziyor.

Açmadı kuyruğunu, bir görseydik keşke... Geçen sefer de açmamıştı.
Kuyruğunu gurur yapıp açmadığı halde yine de o ahengiyle ve asilliğiyle başları döndüren, yürüyüşüyle mankenleri kıskandıran, renklerinin çekiciliğiyle dünya ressamlarını utandıran 'tavuskuşu' huzurlarınızda!
(Kameranın çekim kalitesiyle sorunlar yaşadığımı biliyorsunuz. Düzelttiğim halde arada kendi kafasına göre takılıyor. Maalesef size o renkleri ayrıntılarıyla gösteremeyeceğim.)



 Dedim ya, yırtıcı hayvanlar bana inanılmaz güzel geliyor diye. İşte, bir de ayılar çok güzel. Yüzlerini insana çok benzetiyorum. Sanki Sefiller romanındaki Kozet'in küçüklüğü gibi.  Hele şu alttaki videoda sanki gözleri öyle şeyler söylüyor ki...
Kendimi yavrusunu kaybetmiş bir anne gibi hissettim. 





      Bunun adı Mavi Yüzlü Balyiyen Kuşu.
Adını sarı gözlerini çevrelyen mavi lekeden alıyormuş ama maalesef bu fotoğrafta bunu göremiyoruz. Böcek vb dışında meyve nektarı da yiyebilirler. Nektar yemeğe uzun dilleri saniyede 10 kez uzanabilirler. Avusturalya'nın çiçekli bitkilerinin polenlerinin taşınmasında önemli görevleri varmış.
Sosyal hayvanlarmış.


 Bu da pek muhterem kertenkele beyimiz. İki arkadaşıyla beraber ağaca öyle uzanmışlar ki bir 'buraların ağası benim ulan' demediği kalmış. 
Ayrıca hareketsiz durma konusunda üzerlerine var mı bilmem. Canlı olduklarını anlamanın tek yolu sizi takip eden gözlerine bakmak olacaktır herhalde!


Her an banyo yapabilirsiniz bu lamaların yanında. Ayrıca banyonuzu lamaların kendi o güzel ve ahenkli ve kulaklarınızın pasını silecek sesleriyle canlandırabilir, tüm yorgunluğunuzu atabilirsiniz! Lama banyoları için takipte kalın! :)



Bu da Kamerun Koyunu.
Buradan, ''Yemek vermeyiniz.'' yazısının hemen yanında, topladığı tüm çimen ve yaprakları koyunlara uzatan kardeşime selamlarımı iletiyorum. Ama onlar da istememezlik yapmıyorlardı ha! Kıtlıktan çıkmış gibi birbirlerini ite ite saldırdılar.



 
Kuşlarımızı gördünüz mü? Bakın, kuyrukları yok denecek kadar küçük. Ama o kadar tatlılar ki... :) 



  



Tam bizim geldiğimiz saatte yemek saatleriymiş. O yüzden içeriden çektim bunu. 
Eğer hiç zürafaları canlı görmediyseniz bilmezsiniz; boyunuz ortalama olarak onların bir bacağına denk geliyor. Yani sizi ezer, bir de 'ay, ayağıma sinek mi dolandı ne?' derler.
Gerçekten, televizyonda gördüklerinizden çok çok daha büyük ve heybetliler.



Zebralar!
 

Bu soldaki fotoğraf çok güzel.
İyi yakaladığım bir poz varmış, sonunda.





 Leoparları çok iyi çekemedim çünkü hem çok uzaktaydılar hem d ebirbirlerinin arasına girmişlerdi. Leoparlara diğer hayvanların en az 3-4 katı büyüklüğünde alan koymuşlar. Eee, can korkusu insana her şeyi yaptırıyor! :) (Şaka, şaka! Dalga geçiyordum. :) )


Aslanın alanı da leoparlarla boy ölçüşebilir nitelikte. Artık, sıcaktan mıdır, özlemden midir, bilinmez ama hem aslanlar, hem leoparlar, hem de kaplanlar diğer hayvanlar gibi canlı ve hareketli değillerdi. Çok sıkılgan ve hüzünlü duruyorlardı.

:(


Neyse efenim, daha çok hayvan vardı, fotoğrafları falan da duruyor ama bendeki enerji durmuyor, kaçıyor. Yoruldum gari, yeter bu kadar! Hiç oradan göründüğü kadar kolay değil!
Hoşçakalın! İnşallah hoşunuza gitmiştir! :D 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder